Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Farz namazlardan sonra tekbir getirmeyi unutmayın!
Ezan sesine aşık karıncalardan biri olan Karınca Rasin, cami komşusu bir kolonide yaşamaktadır. O da cemaat gibi beş vakit boyunca camiye gitmeye başlar. Birgün, hocanın hutbesinde Hacc’dan bahsettiğini duyar ve o anda Hacc’a gitmeye karar verir. İşte Karınca Rasin’in bu macerasını okuyup, göreceğiniz güzel bir çizgi roman “Hac Yolcusu”. Ayrıca kitabın sonunda 30 sayfaya yakın birbirinden farklı ve güzel etkinlik çalışmaları da mevcut. Çocuklar hem kendileri yapabilir, hem de eğitimcilerle birlikte bu etkinliklerle uğraşabilir.
Kitap, EDAM yayıncılıktan 2008 yılında çıktı.
-Açık İlköğretim Okulu 1. Dönem Sınavı: 14 Kasım 2009
-Açık Öğretim Lisesi 1. Dönem Sonu Sınavı: 16-17 Ocak 2010
-Mesleki Açık Öğretim Lisesi 1. Dönem Sonu Sınavı : 16-17 Ocak 2010
-Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (2010/1): 13 Şubat 2010
-Açık İlköğretim Okulu 2. Dönem Sınavı: 13 Mart 2010
-Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (2010/2) : 17 Nisan 2010
-Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (5. sınıf ile 9, 10 ve 11. sınıflar): 2 Mayıs 2010
-Açık Öğretim Lisesi 2. Dönem Sınavı: 15-16 Mayıs 2010
-Mesleki Açıköğretim Lisesi 2. Dönem Sonu Sınavı : 15-16 Mayıs 2010
-Seviye Belirleme Sınavı (8. sınıf) : 5 Haziran 2010
-Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (8. sınıf) : 5 Haziran 2010
-Seviye Belirleme Sınavı (7. sınıf) : 6 Haziran 2010
-Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (7. sınıf) : 6 Haziran 2010
-Seviye Belirleme Sınavı (6. sınıf) : 12 Haziran 2010
-Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (6. sınıf) : 12 Haziran 2010
-Açık İlköğretim Okulu 3. Dönem Sınavı : 17 Temmuz 2010
-Açıköğretim Lisesi 3. Dönem Sonu Sınavı : 7-8 Ağustos 2010
-Mesleki Açıköğretim Lisesi 3. Dönem Sonu Sınavı : 7-8 Ağustos 2010
Jana Horeman ateistken İslam'ı seçerek Müslüman oldu. ateist olan üvey baba ile öz annenin yanında büyüyen Jana, önce İncil'i okudu. İncil'deki çelişkiler onu yeni bir arayışa itti.
Hüseyin Kulaoğlu'nun haberi...
İslâm’ı seçen Alman Jana Horeman, Süheyla ismini aldı:Ateist olan üvey baba ile öz annenin yanında büyüyen Jana, İslâm’ı seçerek Süheyla ismini aldı. İslâm’la tanışana kadar zor günler geçirdiğini söyleyen Süheyla Güzel, “Boşlukta yaşıyordum, İslâm’ı tanımak için Kur’an-ı Kerim’i okudum. O zaman ‘İşte bu din benim dinim’ dedim. İslâm’ı öğrenmeye başladıktan sonra mutluğu ve huzuru buldum” dedi.
Süheyla (34), hiçbir şeye inanmıyorken İslâm’ı seçerek Müslüman oldu. Ateist olan üvey baba ile öz annenin yanında büyüyen Süheyla, İslâm’la tanışana kadar zor günler geçirdi. Almanya Berlin’de yaşarken yaklaşık 7 ay önce Türkiye’de ikamet etmeye başlayan Süheyla, evli ve iki çocuk annesi. Süheyla, hidayete erme sürecini Vakit’e anlattı... 14 yaşında gördüğü bir rüyada üç defa sert bir şekilde “inan!” diye bir ses duyduğunu ifade eden Alman Süheyla, gördüğü bu rüyadan sonra arayış içine girdiğini ve değişik inançları araştırdığını belirtti. İlk olarak İncil’i okuduğunu ama İncil’deki çelişkiler ve yanlışlıklar sebebiyle, “bu din benim dinim olamaz” dediğini kaydeden Süheyla, daha sonralardan İslâm ile yollarının kesiştiğini söyledi. İslâm ile nasıl tanıştığını anlatan Süheyla şunları aktardı; “Almanca bir Kur’ân meali aldım ve okudum. ‘İşte bu din benim dinim’ dedim. Bir şeyler yapmak lazım diye düşünüyordum… O sıralar bir Türk’le evliydim. Kendisi Aleviymiş, ben o zamanlar ‘Alevi ve Sünni nedir, aradaki fark nedir?’ bilmiyordum. Eşime dedim ki; ‘Ben Müslüman olmak istiyorum, Kur’ân-ı Kerim okudum, bana İslâm’ı öğretir misin?’ Eşim dedi; ‘Git yaa ben İslâm’ı öğrenmeni istemiyorum. İslâm’da herkes mecburiyetten kapalı… Biz camiye gitmiyoruz, namaz kılmıyoruz, oruç tutmuyoruz’ dedi. Ben de o eşimle 5 sene daha evli kalabildim, ondan sonra ‘Olmaz, boşanmak istiyorum..’ dedim ve boşandık…”
JANA HOREMAN OLAN İSMİNİ DEĞİŞTİREREK, SÜHEYLA GÜZEL İSMİNİ ALDI
Boşandıktan iki sene sonra şu anki eşi ile tanışan Süheyla, eşinin ve ailesinin çok dindar bir aile olduğunu belirtti. Eşinin ve ailesinin kendisine çok yardım ettiğini ve İslâm’ın ne demek olduğunu öğrettiğini bildiren Süheyla; “Eşim Almanya’da çalışıyordu, o zaman tanışarak evlenmeye karar vermiştik. Eşimden ve ailesinden yavaş yavaş İslâm’ın ne olduğunu öğrendim. Dini nikâh yaptık ve şehadet getirdim” dedi. Kendisi istediği için Müslüman olduğunun altını çizen Süheyla, bu sırada Jana Horeman olan ismini değiştirerek Süheyla Güzel ismini aldı. Hidayete erdikten sonra mutlu ve huzurlu bir hayata kavuştuğunu belirten Süheyla, üvey babasının ve annesinin kendisine çok kötü tepkiler verdiğini söyledi. Annesinin her gün şeytanı oynadığını ifade eden Süheyla, “Mesela; ben oruç tutarken annemin yanında çalışıyordum. Annem bana her sabah orucumu bozmam için kahvaltılar hazırlıyordu, hatta kahveyi sevdiğimi bildiği için kahve yapıyordu ve bana her sabah; ‘Gel kızım ben kahvaltı yaptım çok güzel kahve yaptım..’ diyordu. Ben ise; ‘Anne sen biliyorsun, ben oruçluyum, neden böyle yapıyorsun..’ dediğimde annem; ‘Boşver, bak burada kimse yok, kimse görmüyor, ye’ diyordu, ben ise ‘Anne Allah var!’ dediğimde annem ise sürekli sert tepkiler veriyordu” diye konuştu. Süheyla Güzel daha sonra sözlerine şöyle devam etti: “Oğlum şu anda 5 yaşında, anneme bir gün dedi ki; ‘Anneanne biliyor musun Allah var, Peygamber var, melekler var..’ Annem buna çok kızdı, ‘Ya git sen bilmiyorsun, çocuksun’ diyerek sert tepki gösterdi.” Almanya’da yaşarken Türkiye’ye taşınma kararını aldığını kaydeden Süheyla, annesinin ve babasının korktuğunu kendisine; “Sen gitme Türkiye’de erkekler kahvelere gidiyorlar, kadınlar ise çok çalışıyor” dediğini belirterek; Türkiye’ye taşındığını ve annesi ile ise şu anda bütün bağlarını koparmak zorunda kaldığını bildirdi.
Kaynak: Vakit
Hayatını uzun yıllar misyonerlik faaliyetleriyle geçiren Kanadalı Melissa Kokkinis İslam'ı seçti. Kokkinis, "misyonerler internetteki Müslüman gençleri etkilemek için yalan söylüyor" dedi.
Bence bu kız, Lorenzo ve eşi tarafından zayıfları tuzağa düşürmek için en gelişmiş psikolojik ilimleri kullanan misyonerlerin kabiliyetli oldukları dini kandırma yöntemiyle iradesi dışında kaçırılmıştır. Lorenzo tuzağa düşürdüğünde Rıfka özgür değildi. Bence Lorenzo bir sahtekâr. Çünkü Rıfka'nın Amerika'daki kanuni yaş sınırını doldurmasını bekledi. Doldurunca da onu babasının evinden çıkardı ve onun hakkında yaptığı basın kampanyası ile kendisine ün kazandırdı. Bu da aşırılık yanlılarının bağış ve yardımlarını Evanjelist Hıristiyanlaştırmada en başarılı kiliselere ödemeleri anlamına gelir. Bu kampanya şüphesiz Lorenza'ya yaradı. Bundan Amerika'daki küstah Müslüman düşmanları da onlarca senedir Amerikalı Müslümanlara karşı durmayan; kin ve nefreti kışkırtma çalışmalarını sürdürmek için faydalandı. Zira sağcı küstahlar tarafından 'Faşistler' diye tanımlanmaktadırlar.
Rıfka, Blake Lorenzo tarafından kendisine uygulanan psikolojik kontrol nedeniyle anne ve babasına karşı doğru yönde tasarrufta bulunma kabiliyetini kaybetti. Kilisede ben de aynı yönteme maruz kalmıştım. Baptistlerden doğan yenilikçilerle Evanjelist yenilikçi ve hamsinci kiliselerin çoğundaki bayanların durumu da böyledir. Bizlere karşı denenmiş psikolojik yöntemler kullanıyorlardı. Bu yöntemler, insanın aklını ve kendisini kontrol edebilmesini önlüyor. Zira böylelikle kurbanın güveni kazanılıyor. Ardından da kurbanın en çirkin yollarla kullanılmasına başlanıyor. Lorenzo, Müslümanlara karşı psikolojik savaşta kurbanı medya bağlamında kendisine faydalı şekilde kullanabilmeyi başaran isimlerden biri oldu. Aynı şekilde büyük bağış verenlerin sempatisini kazandı. Artık paralarıyla gelecekte bir çocuğu annesi ve babasından; onlardan korktuğu iddiasıyla çalan, Müslümanları kahreden 'Lorenzo'ya yönelecekler.
Rıfka'nın Söylediği Sözleri Lorenzo'nun Söyletmediğini Kim İspatlayabilir?
Kilisede olduğum vakit, vaizin söylediklerinin Allah'ın kelamı olduğuna inanıyordum. Çünkü inancımıza göre Allah bizim içimizdeydi ve O'nun sesini duyuyorduk. İmanımız arttıkça da ona yaklaşıyorduk. İnsan tövbeye ve kendisine İsa tarafından bahşedilen elçiliğ yaklaştıkça dili İsa'nın konuşmasına daha da yakın olurdu. Bu yenilikçi Evanjelist akidedir ve her fert, yenilikçi Evanjelist kilisenin fertlerinden dayanağını alır. Toprağa verilip Mesih'le ölümden kalkmış tövbe hayatı yaşar. (yani malumat suyuna daldıktan sonra kalkmış). Göğsünde Rab yaşar. İnsanlarla konuşurken kendi diliyle değil Allah'ın diliyle konuşur.
Bir düşün, eğer Rıfka geçen 4 yıllık çocukluğu boyunca bu sözlere inanmışsa Blake Lorenzo'nun kendisi üzerindeki egemenliği ne boyuttadır! Ben şahsen kilisedeyken büyüklerimizden biri intihar etmemi emretseydi yapardım. Çünkü onun sözünün Allah'ın kelamı olduğuna inanıyordum. Blake de kesin bunları o çocuğun aklına ekti. Buradan Amerika'da ve dünyanın her yerinde Rıfka'nın ailesi ile dayanışma kampanyası başlatılması çağrısında bulunuyorum. Bugün onlara olan yarın başka bir ailenin başına da gelebilir.
Öyleyse sen bir kişinin dinini değiştirmesinin karşısında mısın?
Ben bir kimsenin dini ve inancı ne olursa olsun dini inancının gereklerini yerine getirmesinden yanayım. Ancak ben Protestan misyonerlerin, Hıristiyanlık inancı ile değil de siyasi bir iman ile kandırmalarının karşısındayım. Bunlar bildiğim kadarıyla İsa'nın düşmanıdır. Çünkü İsa buyruklara iman etti. Yani yalan söylemiyor ve çalmıyordu. Oysa bunlar yalan söylüyor, kandırıyor, diğerlerinin akidelerini karalıyor, büyük mali kapasite ile güçleniyor. Bu mali güce de aralarında Amerika ve Kanada hükümetlerinin de bulunduğu bir dizi hükümetin ödediği ve vergi iadesi olarak tabir edilen bağışlar yoluyla ulaşmaktadır. Ben bir insanın istediği dini seçmesinden yanayım. Ancak yaşlı bir adamın karısıyla beraber bir çocukla dalga geçmesine, dinini değiştirmek için onun çocuksu cehaletini kullanmasına ve dahası onu Müslümanlara karşı sürdürdükleri Haçlı savaşında kullanmasına karşıyım.
İyi ve Kötü Misyonerlik Hakkında Yazdığını Biliyorum
İyi misyonerlikten kastım din adamları oluyor ve dinlerinde inandıklarının hak olmasını seviyor ve hayrın tüm insanlara yayılması için çalışıyor. Bunlar inanç olarak her ne kadar bize ters düşseler de saygıyı hakediyor. Çünkü açıklar, kelimelerle oynamıyor, insanları kandırmıyor ve gerçekleri saptırmıyorlar. Onlara karşı düşmanca tavır almaktansa kendileriyle tartışmalıyız. Çünkü dinimiz fikri denklik açısından zayıf değildir.
Kötü misyonerliğe gelince bu misyonerliğin gizli siyasi hatta bazen daha öte bir gündemi bulunmaktadır. Evanjelist misyonerliğin kötü elemanları İslam hakkında yalanlar türetmektedir. Örneğin meşhur Baptist bir vaiz hala Müslümanların ay tanrısı Hubel'e taptıklarını ve ona 'Allah' ismini verdiklerini söylemeye devam etmektedir.
Bu şahısların, dünya çapında büyük projeleri olan örgütlerle bağları bulunuyor. Onların imanı kendilerine İsa'nın ikinci kere ortaya çıkması için olayların meydana gelmesi gerektiğini söylemektedir. Bu felaketler kendiliğinden meydana gelmezse bu kehanetleri; özellikle de Kutsal Kitap'ta yer alan ve insanların 'armageddon' ya da 'dünyanın sonu' olarak bildiği olayları gerçekleştirmek için gizlice çalıştıklarını görürüz.
Bu İyi ve Kötü Gruplar Arasındaki Farkı Nasıl Bilebiliriz?
Orada büyük kısmı insani yardım ve gönüllü çalışma adı altında İslam Dünyası'na karşı savaşan 800 bin Baptist ve Evanjelist yenilikçi kötü misyoner bulunmaktadır. Bunlar, iki hedefle siyasi çevrelerce uluslararası boyutta çok güçle desteklenmektedir. İlk hedef, truva atı olması için en çok sayıda Müslümanın Hıristiyanlaştırması, ikinci hedef ise içeriden vurulması için Doğu kiliselerine nüfuz edilmesidir. Bu nedenle de tuzaklarına düşen kimselerden –eğer doğulu bir Hıristiyan ise- kiliselerini terketmelerini istememektedirler, aksine onlara kiliselerinde kalmalarını ve daha başkalarını da tuzaklarına düşürmelerini nasiha etmektedirler. Bu esnada Müslümanlardan Hıristiyanlaştırdıklarını da Allah'ın düşmanları diye vasıflandırdıkları Müslümanlara karşı basın organlarında sürdürdükleri psikolojik savaşta kullanmaktadırlar.
Bunların Müslümanlara Tesir Etmesinden Korkuyor musun?
Ben bunların, Müslümanlardan dinlerinde cahil olanları kullanmasından korkuyorum. Çünkü bunlar peygamber kıssalarıyla oynuyor. Ayetleri kesmek ya da kapsamı dışında kullanmak ve kelimeleri harfiyen açıklamak suretiyle Kur'an'ın manalarını bozuyor. Bunu bilmeyen sapar.
Onları hafife almamak lazım. Çünkü misyonerlik çalışmaları aracılığıyla Irak Kürdistan'ında ve Afrika'nın kuzeyinde çalışmalarının meyvelerini bol bol topladılar. Brezilya'da da durum aynı gidişatta. Katolik olan bu ülkede geçen yüzyılın başına kadar yenilikçi Evanjelistler yoktu. 1 yüzyıl ve 9 sene sonra yenilikçi misyonerler kiliselerine 50 milyon Brezilyalı kazandırdı. Çin ve Hindistan'da da aynı şekilde milyonlarcasını kazandırdılar. Nijerya'da küçümsenmeyecek derecede popüler güce sahipler. Kanada'da her yıl on binlerce Katolik ve Anglikan kazanıyorlar. İslam dünyasında ise Hıristiyanlaştırma çalışmalarında iki bölge dışında ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Kilisedeki yıllarımda misyonerlerin büyüklerinden, Irak'ın Kürdistan bölgesi ile Afrika'nın kuzeyindeki Amazig bölgelerinde insanların arap-Müslümanlarla aralarında etnik sorunlar bulunması nedeniyle Hıristiyanlığı kabul ettiklerini duyuyordum.
Siyasi Gündemi Olduğunu Söylediğin Kötü Misyonerlik Olgusu İle Nasıl Mücadele Edilebilir?
Ne yazık ki orada İslami akideye karşı koymak için uzman onbinlerce elektronik site bulunmaktadır. Bunu Müslümanları zihinsel tartışmalara sokup imanlarını zayıflatıp yoketmek için yapıyorlar. Bu sitelerdeki insanlar Müslümanların konuştuğu tüm dillerde konuşuyor. Oysa Kur'an-ı Kerim'in Amazig diline sadece birkaç hafta kadar önce çevrildiğini görüyoruz.
Bunlar örgütlenmiş durumdalar ve siyasi gayeleri olup bu örgütleri siyasi hedefleri için direk kullanan ülkelerden maddi, manevi, diplomatik açılardan çok büyük boyutta destek görüyorlar. Sanırım başta tüm mezheplerden Hıristiyanlarla yenilikçi Evanjelistleri birbirinden ayırıyorlar. İki taraf arasındaki fark ne kadar da büyük! İlki bir din sahibi ve onu doğru görüyor. Diğerlerinden, kendi dinine muhalefet ettikleri için nefret etmiyor. Doğulu Hıristiyanların bu kötü misyonerlere karşı daha etkin olması söz konusu olabilir. Çünkü onlar bu kötü misyonerleri yıkma mantığında kullanılacak yöntemleri daha iyi bilmektedir. Yenilikçi Evanjelist, hayattaki görevini misyonerlik ve Armageddon'a iman etmeleri için insanları avlamakta sınırlı görmektedir. Bunun için de logolarının 'haç' değil 'balık' olduğu görürüz. Karşı taraftakilerin saflarına sızma hedefini gerçekleştirmek için tahrik, nefret yayma ve karalama gibi kirli yöntemleri kullanmakta tereddüt etmezler.
Geleneksel Hıristiyanlar ve Müslümanlar Evanjelist örfünde Hıristiyanlaştırılması ve Rab tarafından seçilenler –iddialarına göre- arasına katılmaları için avlanması gereken tek taraf olarak görülmektedir.
Özellikle batıdaki Müslümanlar arasında yayılan kötü misyonerliğe karşı bir umut görüyor musunuz?
Onlar insanları aldatıyor ve ihtiyaçlarını kullanıyorlar. Ya da zor görünen oysa gerçekte cevapları çok kolay olan tartışmalarla düşüncelerini dağıtıyorlar. Sürekli tekrarladıkları bir soru var. O da Muhammed (sav)'ın kan akması taraftarı olduğu sözleridir. Buna Kur'an-ı Kerim'den ve peygamberin (sav) siretinden hikâyeleri delil olarak getiriyorlar. Cahil Müslüman da doğruluğu şüpheli bu bilgiye inanıyor çünkü aklı kapalı. Oysa doğru cevabı araştırsa Allah Resulü'nün tüm savaşlarının savunma savaşı olduğunu, savaşı teşvik eden Kur'an ayetlerinin de Müslümanların dinlerine zafer getirmekte gevşeklik gösterdikleri koşullarla ilgili anlık teşvikler olduğunu ve savaşa teşvik eden ayetleri, eğer Müslümanlara saldıranlar barışa yanaşırsa bunu kabul etmeye davet eden ayetlerin izlediğini görürdü.
Kafaları Karışanları Kötü Misyonerliğin Elinden Kurtarmak İçin Ne Yapmalı?
Farkındalık bilinci yayılarak ve Müslümanların konuştuğu tüm dillerde internet siteleri kurup misyonerlerin kullandıkları aldatma yöntemlerini açıklama yoluyla olabilir. Örneğin ben Montreal'de bir kütüphane-cafetarya açmayı planlıyorum. Orada öğrencilere ücretsiz servis yapılacak. İslam hakkında tartışma için bir sahası olacak. Burada İslami gerçek kitaplar ücretsiz olarak incelebilecek. Bu kütüphane-cafeteryada gelenlerin Allah Resulü'nün hayatını, gönderilme hikâyesini konu alan filmler izlemesi de mümkün olabilir. Kütüphanede İslami eğitim broşürleri de bedava dağıtılacak. Bu fikri tek başıma uygulamaya çalışıyorum. Bu noktada girişim ruhuna ihtiyacımız var. Kendisini İslam'ın elçisi sayan her iltizam sahibi Müslüman'ın birşey yapmaya kalkması gerekir. Eğer niyetinde sadıksa şüphesiz başarılı olacaktır.
Pratik olarak tasarıyı uygulamaya başladın mı?
Bu projenin sorumluluğunu yüklenecek kurumun yasal evraklarını düzenliyorum. Ancak Allah için olan inşallah gelişecektir.
Timeturk olarak bize vakit ayırdığınız size teşekkür, ediyoruz?
Asıl ben size teşekkür ederim. Hakikatlerin insanlar arasında yaygınlaşmasını sağladığınız için…
Şimdiki çocukların yeni ve sadece onların bildiği bir dili var. İnternet dili... İnternet aracılığıyla MSN'den arkadaşları ile konuşuyorlar. "Nbr, ii misin?" diyorlar birbirlerine. Ruh hallerini yansıtmak için ise değişik simgeler kullanıyorlar. Çocuklarını anlamak isteyen anne ve babalara, eğitimcilere işte internet dili.
Messenger(msn), facebook, twitter, bize internet ortamında sevdiklerimizle görüşme imkânı sağlayan sosyal paylaşım sitelerinden sadece bazıları. Artık bu paylaşım siteleri gençlerin olduğu kadar ilkokul ya da ortaokul çağındaki çocukların da gözde sitelerinden.
İnternetteki bu yazışma dalgası, yeni bir dil ortaya çıkardı. Merhaba yerine 'mrb', iyiyim yerine 'ii' ya da 'uzun çizgi parantez' yani -) ve daha neler neler kullanılıyor. Gençler ve çocuklar, internette yazışırken artık bu dili kullanıyor. Anne ve babalar ise bu dile çok da aşina değiller. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, birçok anne-baba gibi çocukların bu dilini anlamakta ilk başta güçlük çekenlerden. Van ve çevre illerde yaptırılan toplam 22 bilişim sınıfının açılışı için bir hafta önce Van'a giden Gül, internette küçük çocuklarla yazışırken yaşadığı sorunu şöyle dile getiriyor: "e-mail adreslerini alıp, zaman zaman çocuklarla mesajlaşıyoruz. Bana derslerinden, sıkıntılarından bahsediyorlar. Ama mesajlaşmaya başladığımız ilk zamanlarda bu çocuklar nece yazıyor diye düşünmeden edemedim. Kendilerine göre kısaltmalar yapmışlar, noktalama işaretleriyle her şeyi anlatıyorlar maşallah. Onlar yeni bir dil oluşturmuş."
Hayrünissa Hanım, çocukların kullandığı bu dili merak ederek araştırdığını ve ortaya çok enteresan kısaltmaların çıktığını söyledi. Örneğin; üç tane z (zzz) harfinin anlamı uykum var, 1+1'in anlamı yanımda arkadaşım var, 100'ün anlamı ise yüz yüze görüşelim demekmiş. Zamandan tasarruf etmek için birçok kelimeyi kısaltıyorlar. Ruh hallerini yansıtmak için de değişik simgeler kullanıyorlar. Çocuğunuzu anlamak istiyorsanız, işte size internet dilinden bazı örnekler:
Bu simgeler ruh hallerini yansıtıyor
: -) = Gülümseme
: -))) = Çok gülmek
: -D = Kahkahayla gülmek
: -( = Üzgün yüz
: -(( = Gerçekten üzgün
:-[ = Sıkılmış ve üzgün
% - ) = Saatlerdir ekrana bakıyor
; - ) = Göz kırpma
: - / = Kuşkulu
: P = Dil çıkarmak
: - X = Sır vermem
: S = Kafası karışmış
: -I = İlgisiz
: - * = Öpme
Kelimeleri böyle kısaltıyorlar
Mrb = Merhaba
Slm = Selam
Nbr? = Ne haber?
Hg = Hoş geldin
S.a = selamün aleyküm
Kib= Kendine iyi bak
Kahvaltı = Kahv6
U= sen (İngilizce'de sen anlamına gelen you'dan geliyor.)
Aeo= Allah'a emanet ol
Öpt = Öptüm
1 şey = Bir şey
Tşk/ Thanks/ Thanx = Teşekkür ederim
Gg = Güle güle
- kont = Kontürüm yok
Cnm = Canım
Nbr = N'aber
Bnm = Benim
Artıq = Artık
Diil = Değil
İi = İyi
Zmn = Zaman
Olmas = Olmaz
Choq/Chok = Çok
Yapıorm = Yapıyorum
Tşk = Teşekkürler
Mhbbt = Muhabbet
Nese/Neise = Neyse
Tuaf = Tuhaf
Napion = Ne yapıyorsun
ßu TuTuMund@n d0lay1 Qutluy0rum §3n1 = Bu tutumundan dolayı kutluyorum seni.
Özellikle lise-üniversite gençliği tarafından yaygın şekilde kullanılan bu dilin en belirgin özellikleri şu şekilde;
- Türkçe'de yer almayan harflerin kullanması (ewet, çoq, yaw vs.)
- y harfinin kelimeden atılması ( ii, anlıorum, biliorum vs.)
- Gelecek zaman ve şimdiki zaman eklerinin kısaltılması ( geliyom, gelicem vs.)
- Cümlede noktalama işareti kullanılmaması
- Dahi anlamına gelen -de, soru eki -mi'nin birleşik yazılması ve hangi anlamda olursa olsun "ki" ekinin ayrı ya da birleşik yazılması
- Cümle içinde İngilizce kelime kullanılması.
ADEM GÜNEŞ Selis Yayınları
ADEM GÜNEŞ / Selis Yayınları
Çocuklarda cinsel kimlik eğitiminin nasıl olması gerektiğini anlatan “Labirent”, çocuğunuzu tacizden koruyabilmenin ipuçlarını veriyor. Pedagog Adem Güneş'in Selis Yayınları'ndan çıkan kitabı “Çocuklarda Mahremiyet Eğitimi, Labirent” oldukça önemli bir konuya temas ediyor. Çocuklarda cinsel kimlik eğitiminin nasıl olması gerektiğini anlatan kitap, ebeveynlerin korkulu rüyası haline gelen taciz ve tecavüzlere karşı nasıl önlemler alabileceğinizi anlatıyor.
EN TEHLİKELİ YAŞ ARALIĞI 4-11
Araştırmalara göre çocukların en çok tacize uğradığı yaş aralığı 4-11. Güneş'e göre, 'mahremiyet eğitimi' ile 'cinsel eğitim' iki farklı kavram. Cinsel eğitim, bir grup çocuğa topluca veriliyor. Halbuki mahremiyet eğitimi kişiye özel. Adem Güneş, cinsel suistimale karşı 'temel davranış refleksi' kazandırılması gerektiğini anlatıyor. Yani, anormal davranışlar karşısında bir refleks olarak kendisini koruması öğretilmeli. 4-7 yaş dönemi bu eğitim için çok önemli. Temel davranış refleksine, eskiler 'haya duygusu' adını veriyor. Bir çocuğa bu refleksin kazandırılabilmesi için bazı yöntemler var.
BEDENİNİN ONA AİT OLDUĞUNU ÖĞRETİN
*Çocuğunuz üzerini çıkartırken ondan izin alın. Böylece 'bedenim bana aittir' bilincini oluşturun. Severken bile izin isteyin. 'Seni öpebilir miyim?' diye sorun.
*Dört yaşından itibaren genital bölgesine mümkün olduğunca dokunmayın.
*Eş-dost ve akrabaların da, çocukların genital bölgesine dokunarak ya da vurarak sevmesine izin vermeyin.
*Evde çıplak dolaşmasına izin vermeyin. *Birlikte banyo yapmayın.
*7 yaşından itibaren ise mutlaka ve mutlaka çocuğunuzun genital bölgesini başkalarının görmemesine özen gösterin.
*Çocuğunuza dört yaşından itibaren tuvalet ihtiyacının yalnız başına giderilmesi gereken bir durum olduğunu öğretin.
*Asla salonda başkalarının yanında kıyafetlerini değiştirmeyin.
*Özellikle 7 yaşından sonra çocuğunuzun odasına izin almadan girmeyin.
*Odasında üzerini giyerken gördüğünüzde, özel dünyasına saygıyla yaklaştığınızı hissettirin ve özür dileyip kapısını kapatın.
*Çocuk, odasının kendisine özel olduğunu anlamalı ve izin vermeden kimsenin giremeyeceğini bilmeli.